UNDER CONS…

UNDER CONS…

 

“Hayırlı Olsun”. Babacan erkek kısmı “Hadi hayırlı olsun”, sıradan olayları büyüten teyze-komşu tayfası ise “Hayırlı olsuuun …” şeklinde söyler bunu.

Nedendir bilmiyorum ama genelde bir durumun/olayın iyi, güzel, olumlu bir şekilde sonuçlanmasından sonra söylenir. Neyse, buraya kadar iyi güzel. Ama bence eksik.  Neden?

Bu lafın sadece olumlu olarak sonuçlanan bir durumun ertesinde söylenmesi “Hayırlı olsun”un anlamını daraltıyor gibi geliyor bana. Demek istediğim şu ki; Örneğin bir insan işten ayrılma kararını paylaştığında karşılık olarak “Hayırlı olsun” denmesi yüzlerde tebessümlere hatta gülüşmelere yol açıyorsa lafın “İyi ki ayrıldın şu lanet yerden, git kurtar kendini” gibi anlaşılmasındandır. Ancak burada asıl söylenmek istenen “Aldığın bu karar umarım senin için en doğru olanıdır, … umarım pişman olmazsın, mutlu olursun ..” gibi bir dilek bir temennidir.

Demek istediğim “Hayırlı olsun” demek için durumun %100 olumlu bir sonucu olmasına gerek yoktur. Olumlu olma şansı dilersin (dilerim) aslında. Genelde yanlış anlaşılır :\

Tam anlaşılamamış olabilir belki anlatmak istediğim ama ben yazdım, rahatladım. Esen kalın..

Üniversitenin son döneminde aldığım “Özel ve Genel Görelilik Kuramı” adlı ders ile başlayan izafiyet, görelilik, “kime göre neye göre” kavramlarına olan ilgi ve alakamın temelini atan iki sebepten biri konunun enteresanlığı ve dersin kitabının Albert Einstein tarafından yazılmış, orjinal adı “Über die spezielle und die allgemeine Relativitätstheorie” olan “Special and General Relativity” adlı eser olmasıydı. Konuyla alakalı terimleri ilk 5-10 sayfada kaptıktan sonra okuması gayet rahat ve anlaşılırdı. Neyse.. Geçenlerde kitabı tekrar okuyacaktım ki aklıma Türkçe çevirisini bulup bir de onu okumak geldi. Vaktinde tam olarak anlayamadığım noktalar olabilir diyerekten Türkçe’ye yönelmiştim. “Yönelmez olaydım”.

Aziz Yardımlı çevirisi olan kitabın başında yaklaşık 60 sayfalık -orjinalinde olmayan- çevirmenin “okuyucuyu bilgilendirmek amacıyla” eklediği bir kısım vardı ki kitabı aldığım için pişman olacağımın sinyallerini almama yetmişti. Verilen bilgilerin gereksizliği ve Türkçe kelimeler yerine çevirmenin kendi oluşturduğu -güya- öz Türkçe kelimeler beni hayattan soğutmuş ve moralimi bozmuştu.

Kendime geldiğimde küfrettim, rahatladım. 60 sayfalık kısmı atladım ve direkt olarak orjinalin çevirisi olan kısma geldim ancak çevirmenin “Türkçe” fantazisi burada da bitmemişti. Sadece 2 sayfa okudum ve kitabı bıraktım. Aziz Yardımlı adını ekşisözlük’te arattım ve okuduklarım yalnız olmadığımı ispatlarcasınaydı :} Artık içim rahattı. Çevirmen otomatik olarak kara listeye alınmıştı.

Bugün: Elimin altında olan İngilizce çeviriye yöneldim ve artık mutluyum.  :} gibiyim.

İnternetin ilk zamanlarından iki binlerin başına kadar olan periyotta hüküm süren Web 1.0, bir çoğumuzun hatırlayabileceği gibi tamamen statik web sayfalarından (klasik html sayfalardan) oluşan, bilgi paylaşımının ve dolayısıyla bilgi çeşitliliğinin şimdikine oranla çok çok daha az olduğu bir ortamdı. İnternet kullanımının içinde bulunduğumuz şu günlerdeki kullanım amaçlarını göz önüne aldığımızda aslında web 1.0 hiç de tatmin edici değildi. Unutmadan bu dönemin hiç şüphesiz bir numaralı insanı İnternet Mahir’e de buradan selam ederim :} (http://www.ikissyou.org/).

İki binlerin başına geldiğimizde artık bilgi paylaşımı çılgınlığı ortaya çıkmış ve yazarlık belirli kişilerin (gazeteciler, internet yazarları, vb.) tekeli olmaktan çıkmış, internet kullanan herkes tarafından yapılabilir bir hal almıştı. Artık devir Web 2.0 devriydi. Facebook, Youtube, Twitter, Flickr, Digg, Ekşisözlük, binlerce blog gibi bir çok“kullanıcı ile beslenen” web sitesi türemişti. Herkes neredeyse her saniyesini, her bildiğini/öğrendiğini paylaşıyordu ve bu denli fazla bilgi paylaşımının sonucu olarak ise internetteki bilgi çeşitliliği fazlasıyla artmış, devamlı internet kullanıcısı sayısında patlama olmuştu. (Öte yandan bu denli paylaşım olan bir internet ortamının gizlilik, güvenlik, özel hayata müdahale gibi bir çok konuda tartışmalara yol açmış olması da göz ardı edilemezdi ki bu yüzden dünyada ve türkiyede çeşitli yasal düzenlemelere bile gidilmiştir.)

Web 1.0’dan Web 2.0’a geçilirken internetin kullanım amacında büyük bir değişiklik olurken kullanılan teknolojilerde (programlama dilleri, vs. gibi) çok büyük değişiklikler olmamıştı. Örneğin Twitter, Facebook gibi sayfalarda gözümüze çarpan ve yeni paylaşılan bir şeyin sayfayı tamamen yenilemeden önümüze gelmesinin arkasında yatan AJAX teknolojisi kullanıcıya büyük rahatlatlık katmıştır ancak buna sadece önceden varolanın üstüne eklenmiş olan yeni bir teknoloji olarak bakabiliriz. Tamamen köklü bir değişiklik olarak değil. Fakat Web 3.0’a geçişte internetin düşünme ve uygulama şekli değişecek, artık “semantik” kavramı gündemde olacak diyebiliriz. (bkz. Semantik)

Web 3.0 süresince kullanılacak web teknolojilerinde büyük değişiklikler olmasına rağmen işin teknik kısmına çok fazla girmeden, daha çok günlük kullanıcı için ne gibi farkların olacağından bahsetmek istedim. Öncelikle Web 3.0’ın gündeme gelmesiyle halihazırda kullandığımız web tarayıcılarımızın (IE, firefox, opera, vs.) yeni web trendine uyumlu hale gelmek için çıkaracağı eklentiler veya sürümler vasıtasıyla tarayıcımız bizim girdiğimiz sitelere, arattığımız kelimelere bakarak bizi hemen hemen arkadaşımız kadar iyi tanıyacak ve yaptığımız aramalarda bize daha özel sonuçlar döndürecektir (teknik bilgiye girmeyeceğim dememe rağmen işin meraklıları için  RDF ve OWL demeden geçemeyeceğim.). Kısacası internetin kişiselleştirilmesi olarak bakabiliriz bu gelişmeye. Örneklersek;

  1. Kişi düzenli olarak tuttuğu takımın (x diyelim) web sitesini ziyaret ediyor ise tarayıcı bunu bilecek ve kişi herhangi bir gazetenin spor sayfasına girdiğinde üst sıralarda x takımı ile ilgili olan haberler gösterilecek veya girdiğiniz herhangi bir sitenin yan taraflarında spor temalı bir web istesinin reklamı yapılıyorsa, o reklam üzerinde baskın renkler x takımının renkleri olacaktır.
  2. Yine aynı kişi :}  internet üzerinden yemek siparişi verdiğinde çoğunlukla pizza sipariş ediyor diyelim. İnternette herhangi bir il veya semt için restoran araması yaptığında öncelikli olarak aranılan bölgedeki pizzacılar ve daha sonra (pizza’nın bir fast-food olduğunu varsayarsak) pizza haricinde fast-food yemek hizmeti veren yerleri listeleyecektir.

Bu iki örnek  üst kısımda da söylediğim gibi gözlük kullanıcının işine yarayacak cinsten iki örnek olmakla beraber Web 3.0 internet üzerinden yapılan ticaret, alışveriş,  reklam, pazarlama sektörlerinin hepsinde çok büyük yeniliklere ve gelişmelere sebep olacaktır.

Bilgisayar Görme Sendromu (CVS – Computer Vision Syndrome) dünya üzerinde gün içinde en az 2 saatini bilgisayar başında geçiren milyonlarca insanın yaşadığı önemli bir problemdir.

Gözlerimiz elimize aldığımız bir kağıdın üzerinde rahatlıkla odaklanabilirken, bilgisayar ekranındaki ufacık noktalar (pixel) yüzünden odak devamlı olarak değişmektedir ve bu yüzden göz kasları sürekli çalışmakta ve kasılı kalarak göz kırpma sıklığımız da bunun sonucu olarak azalmaktadır ki bu ileri yaşlarda göz damarlarında ciddi sorunların sebebi olabilen göz kuruluğunun* başı çeken sebeplerinden birisidir. Bunlara bağlı olarak ise gözlerde odaklanma sorunu, yanma, batma, sulanma, kuruma, kızarma, çift ve(ya) bulanık görme gibi belirtilerin yanısıra omuz ve sırt ağrıları, baş ve boyun ağrıları, dikkat dağınıklığı ve bunu takiben yapılan işte hataların arttığı gözlemlenmiştir.

Bu belirtileri tecrübe etmemek için yapılması gerekenleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Ekranımızın ve bulunduğumuz mekanın, masamızdaki lambanın ışık açı ve parlaklık ayarlarını gözlerimizi rahatsız etmeyecek şekilde ayarlamak, ekrana dışardan gelerek bize yansıyan ışığı azaltmak..
  • Dik oturmak ve bilgisayar ekranını gözlerimizden biraz aşağıda tutmak (Böylece gözlerimizi daha az açık olacak ve buharlaşan göz yaşı miktarı azalacaktır).
  • Saat başı aralar vererek gözlerimizi uzak mesafelere odaklamak, gözlerimizi yeterince kırparak gerekli nemi sağlamak ve derin nefes alıp vermek.

Bu arada “sendrom” kelimesi abartı gibi gelebilir; Bana geldi. Meğersem ben kelimenin tam anlamını bilmediğimdenmiş. “Sendrom”  Vikipedia’dan edindiğim bilgiye göre kelime anlamı olarak “birbirleriyle ilişkisiz gibi görünen, ancak bir araya geldiklerinde tek bir olgu olarak kendilerini gösteren bulgular bütünüdür.” olduğu için “sendrom” kelimesi bu durum için uygun görünüyor. Heyecana gerek yok :}

* Göz kuruluğunun devamlı olması durumunda eczane’den rahatlıkla temin edilebilecek sahte gözyaşı işe yarayabilir.

windows 7 söylentileri çıktığından beri yeni windows’ta kullanıcıların davranışlarına,  isteklerine, günlük işlerine göre uyarlanacak ve kullanımı çok daha rahat olacak bir yapıdan bahsediliyordu. pencere yönetimi, aygıt yönetimi ve lokal ağ kurma gibi bir çok ev kullanıcısını zaman zaman çileden çıkaran işlerin windows 7’de çok daha rahat olacağından bahsediliyordu. ben de ilk olarak masaüstü yenilikleri/iyileştirmeleri, daha çok da pencere yönetimi üzerine biraz bakındım ve paylaşmak istedim.  diğer bir çok yeni ve/veya iyileştirilmiş özelliğe buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

dinamik duvarkağıtları, geliştirilmiş ve Windows Vista’nın aksine ekranın istenilen yerine koyulabilen gadgetlar (mini programlar) ve işlevselliği arttırılmış taskbar dışında bence kullanıcıların işine en çok yarıyacak özellikler pencere düzenlemeleriyle ilgili olanlar. aynı anda bir çok pencere ile baş etmenin zorluklarından yola çıkan Windows geliştiricileri Aero Shake, Aero Peek ve Aero Snap yenilikleriyle bu işi oldukça kolaylaştırmış gibi görünüyorlar. bu üç özelliği kısaca tanıyalım…

Aero Shake : ekranımızda irili ufaklı bir çok pencere açıkken yalnızca tek bir pencerenin ekranda olmasını ve diğerlerinin minimize olmasını istediğimiz anlarda kullanacağımız bu özellik için yapmamız gereken tek şey ekranda kalmasını istediğimiz pencerenin üzerinden pencereyi yakalayıp sağa sola ufak ufak sallamamız (grab&shake). pencerelerin eski dizilimini elde etmek içni ise tek yapmamız gereken aynı hareketi tekrarlamak.

Aero  Peek : diyelim ki ekranımızda  4 word, 2 internet explorer, 3 excel penceresi hepsi birbirinin üstünde karışık bir şekilde açık ve excel penceresi üzerinde çalışıyorsunuz. internet explorer pencerelerinin bir tanesine kısaca göz atıp (Peek) tekrar excel pencerenize dönmek istediğinizde kullanacığınız bu özellik için taskbar üstünden uygulamanın thumbnail’i üzerine mouse ile gelmeniz yeterli oluyor. mouse’u thumbnail üzerinden çektiğinizde tekrar excel ekranına hızlıca dönmüş oluyorsunuz.

Aero Snap : ekran üzerinde pencere boyut yönetimini kolaylaştırmak için geliştirilmiş bu özellik için pencerenizi ekranın sağına soluna veya üst tarafına sürüklemeniz yeterli. bu üç anlık (snap) mouse hareketi için pencerelerin verdiği tepkiyi aşağıdaki videoda görebilirsiniz.

:}